Psikanaliz perspektifinden aşkı anlamlandırma çabası, özellikle Lacan’ın ‘öteki’ kavramı etrafında şekillenen düşünceleriyle derinleşir. Freudla başlayıp Lacanla geliştirilen psikanaliz ekolünde, bütün taleplerin ‘öteki’ tarafından sevilme isteği üzerine bir talep olduğu düşünülür. Lacan’ın üzerinde durduğu durum, ‘öteki’ne yöneltilen talebin arkasında yatan arzudur. Bahsi geçen arzu, ‘öteki’ tarafından fark edilme, görülme, onunla hemhal olma ve dolayısıyla bir bütün olmayı yani iç içe geçerek aynı bedende erimeyi içerir. Bu bağlamda aşk, yalnızca bireysel bir duygu değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel kodlarla iç içe geçmiş bir fenomen olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla aşkın bahsedilen yönüne yoğunlaşmak açısından üzerinde durmamız gereken konu, aşkın cinselliği kapsamında hangi noktalardan ele alınması gerektiğidir. Özellikle Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri’nde, şairlerin eserlerinde aşkın cinselliğe dair kodlarını çözümlemek, yalnızca bireyin arzularını değil, aynı zamanda dönemin bilinçdışı söylemlerini de açığa çıkarır. Şiirlerdeki aşk ifadeleri, kimi zaman şairin kendi içsel dünyasındaki kırılmaları ve çatışmaları yansıtırken, kimi zaman da ‘öteki’yle kurulan ilişki üzerinden toplumsal yapının dönüşümüne dair ipuçları sunar. Bu makalede amacımız; bir taraftan aşkın cinsellik boyutunu ön plana çıkarmak, öteki taraftan da Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinden alınan örneklerle bu şairlerin ‘bilinçdışı’larındaki yansımalarını incelemeye çalışmaktır.