Etnik kimlik-etnik çadır, bireyin kendisini ötekilerden farklı tanıtma veya hâkim ideolojinin bireyi farklı tanımlama çabaları sonucunda ortaya çıkan bir olgudur. Kişinin “ben kimim” sorusuna verdiği yanıt, yalnızca vatandaşı olduğu ülkeye ya da ulusuna veya mensubu bulunduğu ekonomik sınıfa atıfta bulunarak tezahür etmemekte aksine birey, kendine ait farklı birtakım tanımlama biçimlerine de yönelmektedir. Bireyin çocukluk döneminden itibaren üstlendiği roller ve bu rollerle yaşadığı travmalar etnik çadırın nedenidir. Etnik çadır; grup aidiyetinin barınağıdır. Savaşı merkeze alan bütün anlatılarda etnik kökene bağlı çatışma entrik kurgunun çerçevesini oluşturur. Bu bağlamda savaşın hem eylemsel, hem düşünsel, hem de duygusal boyutlarının ele alındığı 10 eser (Hilal Görününce, Aşela, Ağlama Tuna, Emanet Çeyiz Mübadele İnsanları, Bingöl Cepheleri, Soğuk Cennetin Çocukları, Paylaşılmayan Topraklar, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı I-II, Günbatımı) politik-psikolojik yorumla ve edebiyat sosyolojisi ilkeleri çerçevesinde incelenmiştir.