Bu çalışmada anne imgesi etrafında arzunun edebiyattaki görünürlüğü Aylak Adam ve Yüksek Topuklar romanları üzerinden değerlendirilecektir. C.’nin ve Nermin’in hikâyeleri, içsel eksiklikler, kimlik arayışı ve toplumsal baskıların şekillendirdiği trajik süreçleri yansıtır. C., babasızlık ve kimlik boşluğu içinde bir arayışa sürüklenir. Babasının duygusal yokluğu, toplumsal düzene karşı bir tepki olarak belirginleşirken, Zehra teyzesinin varlığı hem arzusunun simgesi hem de simgesel kastrasyon korkusunun bir yansımasıdır. Ancak C.’nin arayışı, hiçbir zaman tam anlamıyla doyuma ulaşmaz; sürekli bir boşluk ve yalnızlık hissiyle toplumsal düzenden kopuk bir yaşam sürer. Nermin’in hikâyesi de benzer şekilde, annesinin duygusal yokluğu ve babasının ilgisizliğiyle şekillenen bir kimlik krizine işaret eder. Annesinin geçmişteki travmaları ve Nermin’in kadınsılığına dair yaşadığı sorunlar, sürekli bir içsel boşluk ve arayış yaratır. Ancak Nermin, geçmişiyle yüzleşerek ve annesiyle olan bağımlılığını çözerek içsel bir dönüşüm yaşar. Yüksek topukları giyme eylemi, bu dönüşümün sembolüdür ve Nermin’in toplumsal ve psikolojik özgürleşme sürecine girdiğini simgeler. Bu çalışmanın ortaya koyduğu şey arzunun daima Ötekinin arzusuna bağlı olduğudur. Bu arzu önce ilk Öteki olan anne ve babanın arzularıdır. Daha sonra toplumun insandan beklentileri, bireye kendi arzusuymuş gibi sunulur. Sanıldığı gibi özne Ötekinden bağımsız bir arzuya sahip değildir ve hiçbir zaman da olamayacaktır. Çünkü arzu daima Ötekinin arzusudur. Bu nedenle her iki karakter de kayıp ve eksikliklerle şekillenen bir kimlik arayışı yaşar. C., babasızlık ve arzusunun peşinden sürüklenirken, Nermin de annesinin duygusal yokluğundan doğan bir boşluğu aşarak özgürleşme yoluna girer. Her iki karakterin hikâyeleri, içsel boşlukların ve travmaların, kimlik oluşturma süreçlerinde anne imgesinin nasıl belirleyici bir rol oynadığını ve özgürleşme için geçmişle yüzleşmenin gerekliliğini ortaya koyar.