Abstract


BÜYÜ VE GERÇEĞİN KESİŞİM ALANI OLARAK FUAT SEVİMAY’IN KAPALIÇARŞI ROMANI

Büyülü gerçekçilik, olağanüstü unsurların gündelik hayatın sıradanlığı içinde aktarıldığı, gerçek ile hayalin sınırlarını belirsizleştiren bir anlatı biçimidir. Latin Amerika edebiyatında doğan bu anlatı türü, zamanla evrenselleşerek farklı kültürel bağlamlarda da özgün biçimlerde uygulanmaya başlar. Özellikle toplumsal, tarihsel ve kültürel kırılmaları ifade etmede sunduğu özgürlük ve çok katmanlılık büyülü gerçekçiliğin edebi etkisini artırır. Türk edebiyatında 1980’lerden itibaren belirginleşmeye başlayan büyülü gerçekçilik, 2000 sonrası romancılığında yerel kültürel ögeler ve postmodern anlatım teknikleriyle zenginleşerek güçlü bir anlatı formuna dönüşür.
Bu çalışma, Fuat Sevimay’ın Kapalıçarşı romanında büyülü gerçekçi unsurları inceleyerek 2000 sonrası Türk romanında bu anlatım tarzına yönelik eğilimleri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Roman, tarihsel süreklilik ile bireysel anlatıların iç içe geçtiği, çok katmanlı bir anlatı evreni kurarken mitolojik unsurlar, masalsı anlatılar ve gerçekdışı olaylarla örülmüş yapısıyla büyülü gerçekçiliğin temel özelliklerini taşır. Ancak bu büyüsel anlatı yalnızca estetik bir tercih değil eleştirel bir söylemin taşıyıcısı olarak da işlev görmektedir. Anlatının ironik dili, tarihsel göndermeleri ve kültürel melezliği, bireyin ve toplumun dönüşümünü çok katmanlı bir perspektiften yansıtır. Çalışmada, Kapalıçarşı’daki büyülü gerçekçi unsurlar tespit edilerek ve büyülü anlatımın eleştirel, ideolojik ve tarihsel işlevi ortaya konularak büyünün, toplumsal belleğin yeniden yazımı ve sorgulanmasında nasıl bir araç haline geldiği tartışılmaktadır. 



Keywords
Büyülü gerçekçilik, Fuat Sevimay, Kapalıçarşı, eleştirel söylem.
Kaynakça