Edebiyat kuramları, edebî eserlerin farklı okumalarla anlaşılması açısından okura birçok fırsat sunar. Başlangıçtan itibaren Türk romanı yazarları gerek yeni edebî türlerin tecrübe edilmesi gerekse bu türlerin içeriğinin oluşturulması açısından Batı edebiyatı tesiri altındadır. Bu etkileşim taklit etme veya onu aşma arzusunu dolaylı yoldan başlatmıştır. Edebî eserlerde taklit söz konusu olduğunda taklit eden ve edilen meselesi açısından felsefik bir içeriğe sahip olan “ben ve öteki” çatışması açığa çıkar. Rene Girard’ın Romantik Yalan ve Romansal Hakikat adlı eserindeki yaklaşımı edebiyatta oryantalizme yönelik araştırmalar için yol göstericidir. Nitekim oryantalizm ve oryantalizmle ilgili self oryantalizm ve oksidentalizm kavramlarına yönelik edebî metinde açığa çıkan “ben ve öteki”ye dair tanım ve çeşitleri Girard’ın araştırmasında incelenmiştir. Bu araştırma, oryantalizmin edebî eserde açığa çıkardığı “ben ve öteki” kavramlarını edebî tahlil açısından değerlendirmeyi amaç edindi.Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt adlı romanı, bahsi edilen analizi somut bir şekilde göstermeye elverişli olmasından dolayı örnek materyal olarak seçildi. Osmanlı ve Batılı resim eğitimi almış Celal Bey’in “ben”i esir Dilber’in “öteki” konumunun romanda açığa çıkardığı çatışma, süreç olarak oryantalizm kavramlarıyla anlamlı bir ilişki kurarken romanın sonunda bu çerçeve dağılır. Dolayısıyla Samipaşazade bu eserinde bütünüyle oryantalist bakış açısını muhafaza etmemiş, Doğu’nun aşk hikâyelerinde yer alan klişeleri özgür olma arzusu için kullanmıştır