Abstract
NAMIK KEMAL’İN ROMANLARINDA ROMANTİK DOĞA ALGISI
Romantizm, aslında bir ekol olmaktan çok belirli varlıkları, konu ve durumları algılama biçimidir ve insanlığın varoluşundan beri süregelen niteliğine yapılan bir vurgudan ibarettir. Bütün -izm’ler gibi romantizm de 1800’lü yıllardan itibaren güçlü bir vurguya dönüşerek -izm hâline gelir. Bu dönemde özgürlük, eşitlik, adalet, tarih bilinci, geçmişe yönelme gibi toplumsal izleklerin yanında doğaya dönüş, hüzün, aşk, şehvet, özlem, melankoli, ölüm korkusu, büyük şehir bunalımı, mevcut ortamdan kaçma ve ütopik bir mekana sığınma arzusu gibi bireysel duyumsamalar göze çarpmaya başlar. Canlıların yaşamasını sağlayan bir mekân olmanın yanı sıra değişen, gelişen, dönüşen özelliği; gizemli ve etkileyici yapısıyla yüzyıllardan beri felsefe, bilim ve çeşitli sanat dallarına konu olan doğa, bireysel romantizmin de güçlü izleklerinden biri olur.
Fransa’da gelişip tüm Avrupa’ya yayılan akım, Türk edebiyatında da kısa sürede pek çok sanatçıyı etkisi altına alır. Romantizmi hem bireysel hem toplumsal boyutuyla ele alan Tanzimat romantikleri doğayı, canlı, sağaltıcı ve Tanrı’nın yansıması bir varlık olarak görürler. Tanzimat dönemi Türk edebiyatının önemli ismi ve akımın güçlü bir temsilcisi olan Namık Kemal de doğaya romantik algıyla yaklaşır. İnsan ile doğa arasındaki ilişkiye yönelerek eserlerine doğayı; canlı, dinamik ve hareket halinde aktarır. Bu çalışmada sanatçının romanlarında doğaya nasıl yaklaştığına ve ne şekilde yer verdiğine değinilerek romantik algısı ortaya konmaya gayret edilmiştir.
Keywords
Romantizm, doğa, canlılık, coşumculuk, Namık Kemal.